OdaTV’nin internet sayfasında 27 Nisan 2024 tarihinde “Karar’dan Soğuk Savaş propagandası: Kızıl Ordu konseri iptal edildi... Çerkes Sürgünü'yle ne ilgisi var” başlığı ile yayınlanan, hayal ürünü gerekçelerle Kırım Tatarlarını karalamayı ve Rusya ile Sovyetler Birliği’nin katliamlarını aklamayı hedefleyen iftiralarla dolu yazı hakkında Genel Merkezimiz tarafından 30 Nisan 2024 tarihinde bir basın açıklaması yayınlanmıştır.
Kırım Derneği Genel Merkezi’nden
Rusya Ordu Korosunun Türkiye Turnesi Konusunda OdaTv Yazısı Hakkında
Ankara, 30 Nisan 2024
Kırım Tatar sürgününün 80. Yıl dönümüne denk gelen 14-22 Mayıs 2024 günlerinde Rusya Ordu Korosunun Türkiye’nin değişik yerlerinde konserler verecek olması üzüntüyle karşılanmış ve kamuoyuna yapılan duyurumuzda “Bu koro tarafından seslendirilen her nota biz Kırım Tatarlarının canını yakacak, Kırım Tatar sürgününde hayatlarını kaybedenlerin kemiklerini sızlatacaktır.” denmişti. Tarih bilincine vurgu yapılan duyurumuzda Rusya Kızıl Ordu Korosunun özellikle sürgün günlerinin yıl dönümüne denk getirilmiş olmasının tesadüf olamayacak kadar bilinçli bir hareket olduğuna dikkat çekilmişti. Kamuoyundan yükselen protestolar nedeniyle 18 ve 21 Mayıs günlerindeki gösteriler iptal edilmiştir. Bu iptal haberi üzerine OdaTV’de yayımlanan yazının yol açtığı tepkiler çerçevesinde açıklama yapmamıza gerek duyulmuştur.
Talihsiz yazıda tarihi gerçekliklerle uyuşmayan pek çok yalan ve iftiraya yer verilmiştir, esefle kınıyoruz. Kırım Tatarları 18 Mayıs 1944 tarihinde topyekûn sürgün edilmişlerdir. Erkekleri Kızıl Ordu saflarında cephede savaşmakta olan aileler de sürülmüştür. Eğer yazıda belirtildiği gibi yayılmacı-istilacı güçle işbirliği yapmaları nedeniyle yani “Haklı gerekçelerle!” sürgüne gönderildilerse neden Kırım’da tek bir Kırım Tatar bile bırakılmamıştır? O yıllarda sadece Kırım Tatarları değil, Karadeniz çevresinde yaşayan tüm Türk soylu halklar sürgün edilmiştir. Bunun bir etnik temizlik olduğunu görememek için nasıl bir bilgi eksikliği/akıl tutulması yaşıyor olmak gerekir?
Sürgünün nasıl şartlarda gerçekleştiği, sürgünü bizzat yaşayanların tanıklıklarıyla yazılıp ortaya konmuşken sürgün kararnamesinde yazan tozpembe şartları uygulanmış gibi göstermek için nasıl bir bilgi eksikliği/akıl tutulması yaşıyor olmak gerekir? Kararname kaynak gösterilerek yazılanlara bakılırsa “Her aile yanına 500 kilogramı geçmeyecek kadar kişisel eşyasını alabilecekti. Geride kalan menkul ve gayrimenkul malları sayım yapılarak teslim alınacak ve gittikleri yerde karşılığı verilmek üzere kaydedilecekti. Sürgünlerin bindirilecekleri her bir trene bir doktor ve iki hemşire ile tıbbi malzeme verilecekti. Yolda her gün sıcak yemek ve normlara uygun diğer gıda verilecekti.” Bu yazılara bakıldığında Stalin’in emriyle Kırım Tatarlarının turistik Doğu Ekspresiyle bedava tatile gönderildiğini sanabilirsiniz. Ancak binlerce kişinin tanık olduğu gerçekler şöyledir: 18 Mayıs günü sabaha karşı istisnasız bütün Kırım Tatar evleri silâhlı askerlerce basılmış, Kırım Tatarları 15 dakika içinde sürgüne gönderilmişlerdir. Yanlarına sadece birkaç kilo yiyecek almalarına izin verilmiştir. Pek çok halde buna bile izin verilmemiştir. 15 ila 20 gün süren sürgün yolunda sıcak yemek ve normlara uygun gıda verilmiş olması kuyruklu yalandır. Kırım Tatarları evlerinden çıkarken yanlarına aldıkları yiyeceklerle hayatta kalabilmişlerdir. Yolda ölenlerin cenazeleri tren her durduğunda yol kenarına bırakılmak zorunda kalmıştır. Cenazelerin gömülmesine bile izin verilmemiştir. Bu şartlar altında yolda toplam 191 kişinin öldüğünü iddia edenlere sormak gerekir; vagonlardan yol kenarına bırakılan cenazeleri kim saymıştır? Hayvan vagonlarında üst üste sürgüne gönderilen, temiz hava, temiz su ve gıda, oturabilecek bir yer bile bulamayarak aile fertlerini birer birer ölüme yollayan Türk insanının tanıklıkları dururken, bu uydurulup üretilmiş 191 sayısını veri olarak sunmak için nasıl bir bilgi eksikliği/akıl tutulması yaşıyor olmak gerekir? Kırım Tatarlarının sürüldükleri yerlerde günde 200 gram ekmek karşılığında çalıştırıldıkları kanıtlarıyla, belgeleriyle ortaya konmuşken “Menkul ve gayrimenkul malları sayım yapılarak teslim alınacak ve gittikleri yerde karşılığı verilecekti.” yalanına inanmak için nasıl bir bilgi eksikliği/akıl tutulması yaşıyor olmak gerekir? Kırım’ın şartlarından koparılıp Özbekistan, Sibirya ve Urallar gibi çok farklı iklim ve coğrafyalara sürülen Kırım Tatarlarının % 46’sı gittikleri yerlerde bir yıl içinde yakalandıkları salgın hastalıklar, açlık ve gayri-insani şartlar nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir. Bunlar Sovyet kaynaklarında belirtilen rakamlardır. Gerçek rakamların çok daha yüksek olduğunu tahmin etmek için asgarî zekâ ve hayat bilgisi yeterliyken, bu ölüm rakamlarını bile abartılı bulmak için nasıl bir bilgi eksikliği / akıl tutulması yaşıyor olmak gerekir?
Günümüzün bilgi ve haber alma dünyasında bile devletlerin yaptıkları istatistiklere inanmayanların 1944 yılında Stalin’in yaptırdığı istatistiklere inanmayı seçmesi nasıl açıklanabilir? Kırım Tatarlarının bizzat birinci elden aktardığı bu kadar yaşanmışlık, bu kadar tanıklık varken kirli, manüplatif ve yalanlarla dolu Rusya propagandasına inanmak nasıl mümkün olabilir?
Türk tarihinin en karanlık günlerinden birinin yıldönümünde, o matemi yaratan zihniyetin kara propagandasına, damarlarında asil kan taşıyanlar alet olur mu? Rusların bile diyemediği bu yalanları Türkçe dilinde yazarak ve paylaşarak sürgün kurbanlarımızın kemiklerini sızlatmak sadece bilgisizlik veya akıl tutulmasıyla açıklanabilir mi?
Tarih bilinci, doğru bilgilerin, iyi çalışan bir akıl süzgecinden geçerek damıtılmasıyla oluşur. Bu talihsiz yazının hatalar, yalanlar, iftiralar ile dolu içeriğinin bilgi eksikliğinden mi, akıl noksanlığından mı, bilinç yetersizliğinden mi, vicdansızlıktan mı yoksa ahlaksızlıktan mı kaynaklandığını siz kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyoruz.
Saygılarımızla