Kırım Derneği Genel Merkezi’nden
“Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun
19.12.2017 tarih ve A/72/439 sayılı Kararı hakkında”
22 Aralık 2017 Ankara
“Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Akyar (Sevastopol) şehrindeki İnsan Haklarının Durumu” hakkındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 19 Aralık 2017 tarih ve A/72/439 sayılı kararı Türkiye ve dünyada yaşayan bütün Kırım Tatarları tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 19 Aralık 2017 tarihli Kararı, daha evvel Alt Komisyonlarca kabul edilen tasarı metninden daha sert ve ağır ifadeler taşıyacak şekilde geliştirilerek alınmış; Rusya Federasyonu’nun Kırım’da “işgalci devlet” olduğu ve işgalci Rusya Federasyonu işgalin başladığı 27 Şubat 2017 tarihinden bugüne kadar Kırım’da işlenen insan hakları ihlallerinden sorumlu tutularak kınanmıştır.
Kırım’da işgalin başladığı günden bugüne Kırım Tatarları ve işgale direnen Ukrainler ve diğer milletlerden çok insan işgalciler ve onların işbirlikçileri tarafından öldürülmüş, kaçırılmış, sözde yargılamalarla mahkum edilmiş, sözde kovuşturmalarla tutuklanmış, gözaltına alınmış ve çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin en temel insan hakkı olarak tanımladığı “yaşam hakkı” ve “bireyin fikirlerini özgürce ifade etme hakkı” işgalcilerin bu fiilleri ile çiğnendiği gibi Rusya Federasyonu tarafından Kırım Tatar Millî Meclisi’nin yasaklanması, Kırım Tatarları ve diğer halklara ait ibadethanelere yapılan baskı ve baskınlar, medya organlarının kapatılması, toplum liderlerinin sürgüne gönderilmesi, uydurma davalarla yargılanmaları, sivil toplum kuruluşlarının kapatılması gibi sayısız uygulamalarla yine en temel insan hak ve özgürlükleri olan “ifade”, “basın”, “din ve vicdan”, “toplanma” gibi temel özgürlükler; “adil yargılanma”, “vatandaşlık”, “eğitim” gibi temel haklar da işgalci Rusya Federasyonu tarafından kabaca ve vahşice ayaklar altına alınmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı, Rusya Federasyonu ve işbirlikçileri tarafından Kırım’da üç yılı aşkın bir süredir işlenen bütün insanlık suçlarına dünyanın gösterdiği bir tepki ve bu tepkiden de öte ileride alınacak yasal tedbir ve yaptırımların hukuki zeminidir.
Ancak, şu bir gerçektir ki ne Rusya Federasyonu ne de onun işbirlikçilerinin hukuk, adalet anlayışı ve vicdani yaklaşımı yoktur. Daha önceki pek çok Birleşmiş Milletler ve Uluslararası toplum karar ve çağrılarına ve hatta Birleşmiş Milletler Lahey Adalet Divanı kararına rağmen Kırım’da insanlığa karşı işlenen suçlar artarak devam etmiştir. Kremlin rejimi ve onun işbirlikçi hizmetkârlarının söylem ve beyanatları, Rusya Federasyonu’nun Kırım’daki insanlık suçu teşkil eden caniyane fiillerine devam edeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Defalarca olduğu üzere bir kez daha ve altını çizerek ifade etmek gerekir ki Kırım’daki işgal sona erdirilmediği müddetçe insanlık suçları bütün dünyanın gözü önünde işlenmeye devam edecek, bu suçların failleri dünya kamuoyunun ve insanlığın gözlerinin içine bakarak ve farklı gündemler oluşturarak işledikleri suçları inkâr ve örtbas etmeye çalışacaktır.
Biz Kırım Tatarları, Rusya Federasyonu ve onun işbirlikçilerinin insanlık ve uluslararası hukuk önünde bir gün cezalandırılmaları ve Kırım’ın işgalden kurtarılması taleplerimizi içeren davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. İnsan hakları ve hukukuna saygılı, barışçıl ve demokratik mücadelemiz bu talep ile devam edecektir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan 19 Aralık 2017 tarihli karar haklılığımızın insan hakları, hukuk ve adalete saygılı, vicdan sahibi ülkelerce desteklendiğinin apaçık bir kanıtıdır.
Bu vesile ile desteklerini her zaman hissettiğimiz ve bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Ukrayna Cumhuriyeti’ne, insan hakları, hukuk ve adalete saygı ve bağlılığını destekleri ile gösteren bütün ülkelere şükranlarımızı sunar, Kırım’ın işgalden kurtarılması için gereken her türlü tedbirin alınması, saldırgan ve işgalci Rusya Federasyonu’na karşı yaptırımların en sert ve ağır şekilde geliştirilmesi, genişletilmesi ve uygulanması; Kırım ve doğu Ukrayna’da işlenen insanlık suçlarının tüm faillerinin unvan, görev ve tabiiyet ayırımı yapılmaksızın yargı makamlarınca cezalandırılmaları talebimizi bir kez daha yineleriz.