Genel Merkezimiz tarafından 18 Mayıs 2019 tarihinde saat 15.00’te Ankara, Ulus Meydanı’nda Kırım Tatar sürgününün 75. yıl dönümüne binaen soykırım kurbanlarını anma toplantısı ve basın açıklaması yapıldı.
Polatlı, Toydemir, Kırıkkale, Ballıkpınar’daki Kırım Tatar derneklerinin de katılımıyla gerçekleşen etkinlikte açılış konuşmasını Gençlik Komisyonu Üyemiz Fethi Kurtiy Şahin yaptı.
Şahin konuşmasında şu sözleri söyledi:
“KIRIM TATARLARI BUGÜN DE KENDİ VATANLARINDA VAR OLMAYA ÇALIŞIYORLAR”
“Bildiğiniz gibi bugün 18 Mayıs. Bugün Kırım Tatar sürgününün 75. yılını anıyoruz. Tam 75 yıl önce 18 Mayıs 1944 günü Kırım Tatarları evlerinden zorla çıkarıldılar ve Sovyetler Birliği’nin çöllerine, uzak köşelerine atıldılar yok olmaları için. Ancak bu sürgün bugün aslında bir sürecin son noktasıydı. 1783’te Kırım’ı birinci sefer işgal eden Rus imparatorluğu takip eden 150 sene boyunca Kırım Tatarlarını buradan atmaya uğraştı ve zaten şu an etraflarınızda gördüğünüz kardeşlerinizin çok büyük bir kısmı bu süre zarfında bu topraklara göç ettiler.
Kırım’ın içerisinde bu atmaya çalıştıkları insanları 18 Mayıs 1944 senesinde de asılsız şekilde suçlayarak vatanlarından koparmaya çalıştılar. Biz 18 Mayıs sürgünü sırasında ve takip eden bir yıl içerisinde sürgünü yaşayan nüfusun hemen hemen yarısının hayatını kaybettiğimizi biliyoruz. İnsanlarımız öldü, takip eden yıllarda insanlar eğitimlerini alamadılar, yaşayamadılar hayatlarından koparıldılar. Fakat bu insanlar vazgeçmediler, dünyanın 15 farklı ülkesine dağılmış olan kardeşleriyle irtibatlarını kurdular. O Sovyetler Birliği’nin en korkunç yılları içerisinde bütün dünyanın saygıyla hatırlamış olduğu bir hareket kurdular ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından vatanlarına döndüler. Bugün de halen daha Kırım Tatarları vatanlarında, kendi milli kurumlarıyla, kendi milli davalarıyla yaşamaya var olmaya çalışıyorlar. 26 Şubat 2014’te yaşanan işgalde ise bir kere daha bizler büyük bir acı ve zorluk dönemi içerisine girdik. Bu işgali bizler tanımadık, tanımıyoruz ve tanımayacağı. 18 Mayıs 1944 sürgününü de hiçbir zaman kabul etmedik, hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız. Bugün bizlerle olduğunuz için çok teşekkür ederiz.”
SIBİGA: BU SUÇU KESİNLİKLE SOYKIRIM OLARAK TARİF ETMEK GEREK
Daha sonra Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Andriy Sıbiga konuşma gerçekleştirdi. Sıbiga konuşmasında şu ifadelerde bulundu: “Değerli dostlar bugün sizlerle ortak acımızı ve yaşımızı paylaşmaktan onur duyuyorum. 70 sene önce Sovyetler halklarımıza karşı suç işledi. 75 sene önce Kırım Tatarları tarihi vatanından sürgün edildi. Çok zor günler geçirerek sürgün edilenlerin yüzde 46’sı hayatını kaybetti.
Ne yazık ki yine de trajik tarihin sayfaların tekrarlanıyor. 2014’te Kırım, Rusya tarafından işgal edildi ve hedefleri yine Kırım Tatar halkı oldu. Dün ve bugün dünyanın üzerindeki tüm diplomatik misyonlarımız uluslararası partnerlerimize iletti. Bu suçu kesinlikle soykırım olarak tarif etmeniz gerek. Birleşmiş Milletlerdeki temsilcimiz Vladimir Yelçenko, bunun soykırım olduğunu dile getirdi. Dışişleri Bakanı Pavlo Klimkin’in Kırım Tatar soykırımıyla ilgili açıklamasını huzurlarınızda okumak istiyorum.”
KLİMKİN: “UKRAYNA’NIN STRATEJİK ORTAĞI TÜRKİYE TUTARLI DESTEĞİNİ SERGİLİYOR”
Büyükelçi Sıbiga’nın aktardığı mesaja göre Ukrayna Dışişleri Bakanı Klimkin şu sözleri kaydetti:
“Türkiye’nin değerli Kırım Tatar Dernekleri temsilcileri. 75 sene önce bugün bütün Kırım Tatar halkı tarihi vatanından sınır dışı edildi ve bugün Ukrayna halkı insanlığa karşı işlenen bu suçun kurbanlarını yâd ederken Ukrayna devleti ve şahsım adına en derin üzüntüleri ve sizinle olan dayanışmamızı bildiriyor ve bu trajedide zarar gören ve kurban olan herkesi saygı ile yâd ediyorum.
Rusya uluslararası hukukun bütün normlarının ihlaline rağmen yarımadadaki insan hakları ve temel özgürlükleri bilinçli ve sistematik olarak ihlal ederek Ukrayna Kırım’ını işgal etti. Rus işgali altında Kırım Tatarları öldürülüyor, kaçırılıyor, yasa dışı olarak tutuklanıyor, zulüm görüyor, arama yapılıyor ve siyasi, kültürel ile dini hakları takibe alınıyor.
Her bir vakanın arkasında insan kaderleri ve trajedileri yatıyor. Moskova bilinçli olarak Ukraynalı vatanseverlerin hayatlarını mahvetmekle beraber fiilen çocukların en mutlu dönemi olan çocukluklarını çalıyor.
Milli kimlik, özgürlük sevdası ve kendi toprağında yaşama hakkını kazanmak için devam eden mücadele Ukrayna ve Kırım Tatar halklarını birleştiriyor. Ukrayna Kremlin rejiminin hem geçtiğimiz asır hem de 21. asırda işlediği suçları şiddetle kınıyor. Stalin baskıları, Holodomor ve sürgünlerin zor zamanlarından birlikte geçtik. Bugün birleşik demokratik Ukrayna’da özgür bir gelecek için hep beraber mücadele ediyoruz.
Bu beş sene boyunca Ukrayna, adaleti sağlamak için Rus diktatörlüğüne karşı askeri, siyasi-diplomatik ve hukuki yöntemlerle direniyor. Bütün medeni dünya bizden yana.
Ukrayna’nın stratejik ortağı Türkiye de tutarlı desteğini sergiliyor. Özellikle Kırım Tatarlarına sağlamış olduğu pratik yardım için çok minnettarız.
Bugün uluslararası toplumun Kırım Tatar sürgününü soykırım olarak tanıması insanlığa karşı genel yükümlülüğümüzdür.
Aynı zamanda Ukrayna’ya gösterdikleri dayanışma ve yardım için Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasına şükranlarımı sunmak istiyorum. Bunlar iki ülke arasında dostane ilişkilerin gelişip derinleşmesini sağlayan önemli faktörlerdir.
Kendi hakları için Ukrayna ve Kırım Tatar halklarının mücadelesi, beraberliğimiz ve ortak çabalarımızın Kırım’ın işgalcilerden kurtulmasını, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ile insan haklarına saygının yeniden tesisini sağlayacağına inanıyorum. Yaşasın Kırım!”
BAYAR: SÜRGÜN 1783’TE BAŞLADI BUGÜN DE DEVAM EDİYOR
Genel Başkan Yardımcımız ve Dünya Kırım Tatar Kongresi (DKTK) Genel Sekreteri, Avukat Namık Kemal Bayar, basın açıklamasının okunmasından önce konuşma gerçekleştirdi.
Kırım Tatar sürgününün ve soykırımının tarihi arka planı ile günümüzdeki yansımalarını açıklayan Bayar şu sözleri sarf etti:
“Aslında 1783’ten itibaren başlayan büyük bir mezalimin en ağır ve en acı noktasına ulaştığı bir gün. 1783’ten 1944’e kadar Kırım’daki zulmün en had safhasına ulaştığı bir gün. Kırım’ın ilk kez işgal edildiği 1783 yılından 1920’lere kadar Kırım’ı terk etmek zorunda kalan, çocuklarımız Rus’a asker olmasın, dinimizi, dilimizi, ailemizi, namusumuzu koruyalım diye 1 milyondan fazla Kırım Tatarı ak topraklara, Türkiye topraklarına göç etmek zorunda kaldı.
“SÜRGÜN, SOYKIRIMIN TANIMINA BİREBİR UYUYOR”
“Biz buna zorunlu göç diyoruz ama bu sürgünün bir başka versiyonuydu. 1920 ile 1944 arasında Sovyet rejimi tarafından yaratılan açlık, suni açlıklar, Sovyet rejimi tarafından Kırım Tatar aydınlarına ve halkın ileri gelenlerine yapılan sürgün ve soykırımlarda, ölen Kırım Tatarlarının sayısı 100 binden fazla. Ve nihayet bugün anmakta olduğumuz 18 Mayıs 1944 sürgününde hayvan vagonlarına balık istifi şeklinde yerleştirilen, Sovyet kayıtlarına göre 230 bin, bizim milli hareketimizin kendi kayıtlarına göre 423 bin Kırım Tatarı, erkekleri 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı savaşırken, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve savaşamayacak durumda olan hasta ve sakat erkeklerden 423 bin insan, 23-20 gün sürecek bir yolculuğa çıktılar. Bu yolculuk ve akabinde nüfusunun yüzde 46’sını Kırım Tatarları kaybetti. Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesinin soykırımı tanımlayan maddesine bire bir cümle cümle, harf harf, virgül ve nokta uyan bir tanımdır bu soykırım.”
TARİHİN VE TALİHİN KÖTÜ BİR TESADÜFÜ: KIRIM’IN İŞGALİ
“Bir halkın tamamı yok edilemez. 193 bin kişi bu sürgün yolunda ve sürgün yolculuğundan hemen sonraki hayat koşullarında hayatını kaybetti. Bizler bugün, bu sürgünde hayatlarını kaybeden, trenlerde hayatını kaybedip naaşları demiryolu kenarlarına bırakılan ve halen mezarları bulunamayan, insanlarımızın ruhlarına birer fatiha okumak, onların şehadetlerinin şerefini paylaşmak için buralardayız. Kırım Tatarlarının sürgünden sonra vatana dönüş mücadelesi, Demir Perde ülkesi Sovyetler Birliği’nde 1950’li yıllarda başladı. Ve bu mücadele hiçbir şekilde Sovyet baskısına boyun eğmeden 45 yıldan fazla sürdü 1990’lı yıllarda Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte Kırım Tatarları nihayet vatanlarına dönmeye başladı. Ve yaklaşık 400 bin Kırım tatarı 1990 ve 2014 arasında Kırım’a döndü. Kırım’ı yeniden vatan yapmak, orada yeniden kök salmak, atalarının kendilerine bıraktığı topraklarda mezarlarını bulabilmek için 20 yıldan fazla çalıştılar. Ancak tarihin ve talihin kötü bir tesadüfüdür ki 2014’ün şubat ayında Kırım bir kez daha işgal altına düştü. Rusya Federasyonu Kırım’ı, 27 Mayıs 2014’te bir kez daha işgal etti.”
“20 BİNDEN FAZLA KIRIM TATARI YİNE SÜRGÜNDE”
İşte anlattığımız tarihi süreç boyunca kendisini yok etmek isteyen, tarihten, dünya sahnesinden silmek isteyen bir gücün bir kez daha işgaliyle karşılaşan Kırım Tatarları 250 yıldır yürütmekte oldukları şanlı direnişe, şanlı bir sayfa açtılar. Rusya Federasyonunun işgaline karşı 2014’ten itibaren direnmeye başladılar. 2014’ten bugüne 20’ye yakın Kırım Tatarı kaçırıldı ve işkenceyle öldürüldü. Yine 20’ye yakın Kırım Tatarı kaçırıldı ve halen kendilerine ulaşılabilmiş değil. 100’den fazla Kırım Tatarı işgale karşı direndikleri için bugün Rus hapishanelerinde ve ne yazık ki Kırım Tatar halkının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Meclisimizin Başkanı Refat Çubarov gibi 20 binden fazla Kırım Tatarı bugün yine sürgünde. İşgale direnen Kırım Tatarları maalesef vatanlarını, 100-150 yıl önce bu meydanda toplanan insanların dedeleri gibi zorla Kırım’dan çıkmak zorunda kaldı. Zannetmeyelim ki Kırım’da başlayan sürgün sadece 18 Mayıs 1944’te başlamadı. 1783’te başladı ve bu sürgün bugün hala devam ediyor. Umuyoruz ve diliyoruz ve Allah’a dua ediyoruz diyoruz ki bu sürgünü yapanlar ve bugün dahi devam ettirerek Kırım Tatar halkını tarih sahnesinden yok etmek isteyenler bir gün uluslararası mahkemelerde cezalarını bulmak üzere yargılanacaklar ve tarihi adalet bu şekilde sağlanacak. Hepinizden bugün bu yağışlı günde bu meydanda bizlerle birlikte Kırım Tatar halkının şehitlerini anmak üzere toplandığınız için şükranlarımızı iletiyoruz. Allah Kırım Tatar halkına bir daha böyle acı günler yaşatmasın, başka hiçbir insana da böyle acı günler yaşatmasın.”
KIRIM DERNEĞİ GENEL MERKEZİNİN BASIN AÇIKLAMASI
Bayar’ın konuşmasının ardından sürgünün 75. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen anmada, Kırım Derneği Genel Merkezinin basın açıklaması okundu.
Basın açıklamasını Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifi Azası Oya Deniz Çongar Şahin okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kırım Tatarlarının tarihi vatanı Kırım’ın, Rusya tarafından 1783 yılında ilk kez işgal edilmesi sonrasında; özellikle 19. yüzyıl boyunca vatanlarını terk etmeye zorlanan Kırım Tatarları, kitleler halinde maruz bırakıldıkları zorunlu göçler ile Osmanlı Devletine sığınmak zorunda kaldı.
Her türlü baskıya rağmen vatanlarında kalabilenler ise 20. yüzyılın ortalarına kadar sürgünler katliamlar ve yaratılan suni açlıklara maruz bırakıldı, yüz binlerce insanımız yok edildi.
“CANİYÂNE SÜRGÜN TAM BİR SOYKIRIM HALİNE DÖNÜŞTÜ”
Nihayet, bundan 75 yıl önce, 18 Mayıs 1944 gecesi Kırım Tatarlarının evlerine zorla giren Sovyet askerleri onlara 15 dakika içinde evlerini terk etmelerini emrettiler. Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden bütün Kırım Tatarları hayvan vagonları Ural Dağlarına, Orta Asya çöllerine sürgüne gönderildiler. Kırım’da tek bir Kırım Tatarı dahi bırakılmadı. Bu caniyâne sürgün tam bir soykırım haline dönüştü. Sürgüne gönderilen 400 binden fazla Kırım Tatarının yarısına yakını bir yıl içinde yok oldular.
Bununla da kalınmadı, Kırım’daki medeniyetimize ait her türlü iz yok edilmeye çalışıldı. Okullar, camiler yıkıldı, bütün belgeler, evraklar, kitaplar, arşivler yakıldı, mezarlıklar bile bozuldu, yer adlarının tamamı değiştirildi. Sürgün sonrasında hayatta kalabilenler, vatanlarından binlerce km. uzakta, her türlü olumsuzluğa rağmen hayatlarını idame ettirebildiler. Vatanları Kırım’ı asla unutmadılar. Kırım’a dönüş için on yıllarca hayranlık uyandıran bir mücadele verdiler.
Sovyetler Birliği’nin çözülme süreci içinde Kırım’a geri dönebilen Kırım Tatarları 1990’lı yılların başından itibaren vatanlarında yeniden kök salmaya başladı, büyük yokluklar içinde milli müesseselerini yeniden kurmaya uğraş verdiler. Dini ve milli bütün değerleri baskı altında olan Kırımlı Müslümanlar maalesef bugün dahi bütün dünyanın gözü önünde yok edilmeye çalışılmaktadırlar.
“YAŞASIN KIRIM! YAŞASIN KIRIM TATAR HALKI!”
Bizler Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırımlı, Kırım’da kalan kardeşlerimizi ve Vatanımızı hiçbir zaman unutmadık. Onların yok olmamak için gösterdikleri gayretleri hep destekledik. Türk ve dünya kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmeye gayret gösterdik. Kırım’daki kardeşlerimiz milli ve dini değerlerini yaşatmak, milli müesseselerini kurmak istiyorlar. Biz de bütün kamuoyunu onların bu gayretine destek olmaya çağırıyoruz. Sürgünün üzerinden tam 75 yıl geçti. Yok edildi denilen Kırım Tatar halkı bugün dimdik ayakta geleceğe umut ve güvenle bakıyor.
Bizi yok etmek isteyen Stalin ve yandaşları tarihin karanlık sokaklarında yok oldu.
Bizi yok etmek isteyen Sovyetler Birliği adlı devlet artık yok. Ama biz varız ve var olacağız. Yaşasın Kırım! Yaşasın Kırım Tatar halkı! Millet! vatan! Kırım!”
Anma toplantısı ve basın açıklamasının ardından Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde ikindi ezanı öncesi Genel Merkezimizin organize ettiği dua etkinliği gerçekleşti. Hacı Bayram-ı Veli Camii’ndeki duada, 18 mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımında hayatını kaybeden Kırım Tatarlarının hatırası yad edildi, ruhlarına dualar okundu.
Dua sırasında basın açıklaması için toplanan Kırım Tatarları, Hacı Bayram-ı Veli Camii cemaati ile beraber duaya amin dedi.
Öte yandan, Kırım Tatar halkının sürgün ve soykırımının yıl dönümünde gerçekleşen basın açıklamasında Ukrayna Dışişleri Bakanı Pavlo Klimkin’in mesajını okuyan Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Andriy Sıbiga ile Büyükelçilik Elçi-Müsteşarı Natalya Lopatina Hacı Bayram-ı Veli Camii’ndeki dua etkinliğinde Kırım Tatarlarını yalnız bırakmadılar. Büyükelçi Sıbiga erkekler tarafında, Elçi- Müsteşar Lopatina da hanımlar tarafında duayı takip etti.
Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Andriy Sıbiga ve beraberindeki Büyükelçilik yetkilileri, duanın ardından gerçekleşen İkindi namazı esnasında da camide kalarak, namazın bitimine kadar ayakta bekledi.