Doğu Türkistan Konferansı 30 Mart 2019 tarihinde Genel Merkezimizin Bekir Sıtkı Çobanzade Salonunda Doç. Dr. Erkin Ekrem’in sunumuyla gerçekleştirildi.
Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Erkin Ekrem, Doğu Türkistan’ın coğrafi, siyasi ve tarihi açıdan önemi başta olmak üzere tarihteki yerini ve Çin’in bölgeye yönelik siyasi hedeflerini anlatı.
Konferansın başlangıcında sunuş konuşmasını Genel Başkan Vekilimiz Av. Namık Kemal Bayar, Kırım Derneği Genel Merkezinin Doğu Türkistan davasına da her zaman önem verdiğini ifade etti.
Sunuşun ardından Doğu Türkistan’ın tarihteki rolünden bahsederek konuşmasına başlayan Ekrem, bölgedeki Çin rejiminin toplama kamplarına değindi. Kamplarda ve kamp dışında Çin yönetiminin teknolojik ve biyolojik gözetim mekanizmalarına da değinen Ekrem, 2014 yılından bu yana Doğu Türkistan’da Çin Komünist Partisi yönetiminin daha yoğun baskı ve asimilasyon uygulamaya başladığını belirtti. Ekrem, sözde teröristleri dönüştürme adı altında toplama kamplarının 3 aşamalı olduğunu ifade etti. Kampların üç aşamasının eğitim kampı, cezalandırma kampı ve hapis kampı şeklinde olduğunu söyleyen Ekrem, Doğu Türkistanlıların dışarıyla iletişim kurmalarına izin verilmediğini aktardı.
Bu kamplarda olan kişilerin 3 milyonu bulduğunu ifade eden Ekrem, Çin’in şüpheli gördüğü kişilere anket yaptığını ifade ederek namaz kılanlardan, ismi İslami ve dini herhangi bir ritüeli çağrıştıranlardan puan kırıldığını ve bu puanlamaya göre kişileri kamplara aldıklarını, onlara hapis hayatı yaşattıklarını ifade etti.
Ekrem, Çin’in siyasal kültüründeki ötekileştirme anlayışından bahsederek söz konusu kampları kurmasının nedeninin bu anlayış olduğunu, bu siyasal kültürün Konfüçyüs düşüncesinden kaynaklandığına dikkat çekti. Çin’in kendini yeryüzünün merkezinde gördüğünü vurgulayan Ekrem, Doğu Türkistan’daki Türk etnik kimliğinin yok edilmesinin diğer kimlikleri de kültürel bir homojenleşmeye zorladığını söyledi.
Çin’in dünya ile Afyon Savaşı (1839-1842) döneminde tanıştığını ifade ederek ulus devleti farklı algıladığını bu homojenlik ve tek tip bir ulus anlayışı olduğunu, bunun da Çin ulusu olduğuna dikkat çekti.
Çin’in coğrafi konumu ve jeostatratejik hedeflerinden de bahseden Ekrem, Çin’in 12 komşusunun bulunduğunu ve işgal ettiği Doğu Türkistan’ın da bu bölgelerden biri olduğunu hatırlattı.
Doğu Türkistan’daki Altay Dağları civarında yer alan yeraltı ve yer üstü kaynaklarının (uranyum vs.), özellikle nadir bulunan madenlerin Doğu Türkistan topraklarının Çin için stratejik öneme haiz olduğunu söyleyen Ekrem, Çin’in mallarını Batı’ya Avrupa’ya iletmesi için Doğu Türkistan’dan gelmesi gerektiğine de dikkat çekti. Bu çerçevede burasının bir Boğaz niteliği taşıdığını özellikle demir yolları ve hava yolları anlamında da çok stratejik olduğunu da söyledi.
“Tek Yol Tek Kuşak” projesi çerçevesinde Çin’in yeni İpek Yolu projesi öngördüğünü, bu projenin kara, hava, deniz, iletişim ve siber güç gibi alanları da kapsadığını söyleyen Ekrem, ABD ve Çin arasında bir hakimiyet ve hegemonya çatışmasının söz konusu olduğunu belirtti. Konuyla ilgili ABD ve Çin arasında pek çok farklılığın olduğuna sa dikkat çeken Ekrem, bu çatışmanın uzun yıllar sürmesinin beklendiğini de ekledi. Ayrıca Asya ve özellikle Pasifik bölgesinde vekalet savaşlarının olabileceğini de ifade etti.
Çin’in “Tek Kuşak Tek Yol” projesini açıklamasının erken olduğunu belirten Ekrem, Çin’in geleneksel uluslararası politikasının sinsilik ve gizlilik olduğunu ifade ederek Çin’in kendisini güçlü gördüğü için bu kadar alenen hareket edebildiğini söyledi. Esasen iyi planlanmış bu projenin hem denizi hem karayı birlikte tasavvur eden, denizlerde ve karada da hakimiyeti öngören böylesine bir tasarının tüm jeopolitik havzayı kapsadığını ancak erken açıkladığı için şimdiden açık vermeye ve sorun çıkarmaya başladığın söyledi.
Toplama kamplarının haricinde dışarıdaki insanlara yönelik siyasi eğitim kampları da değerlendiren Erkin Ekrem, özellikle devlet memurlarının Çinlilerle akraba olmaya zorlandığını ve Türk ahlaki anlayışına tamamen aykırı faaliyetlerde bulunduklarını ifade etti. Ekrem ayrıca 15-16 yaşındaki Uygur kızlarını Çin’in iç kısımlarına taşıyarak Çin kültürünün benimsetildiğini, Çinlilerle evlendirildiğini de hatırlattı. Bu durumun bir kimlik krizine yol açacağını ve Uygurlar arasında Çin kültürünün hakim olmaya başladığını söyleyen Ekrem, bazı Uygur kızlarının ekonomik sıkıntılardan dolayı evlenmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Çinlilerle evlenmek istemeyen kızların ailelerinin terörizm suçlamasıyla kamplara alındığını ve zorla evlendirme vakalarının olduğunu da ekledi.
Norveç’te bir konferanstaki BM (Birleşmiş Milletler) raporlarına göre 1 milyonu aşkın insanın kamplarda olduğunu söylediğini aktaran Ekrem, bir Norveçlinin kendisine “Bu nasıl olabilir?” diye sorduğunu ve dünya kamuoyunun bu vahşeti anlamakta zorlandığını ifade etti. Ekrem kendisine Çin’in “5 bin yıllık tarihi olduğunu, medeni olduğunu”söylediklerini ve insanların yaşanılan zulmü algılamakta zorlandığını ifade etti.
Çin’in İslam’ı, Doğu Türkistan’da Çin Komünist Partisinin istediğine göre “Çin İslam’ı” şeklinde anakronik bir yapıya büründüğünü ve ezanı bile değiştirerek ÇKP yönetiminin istediği tarzda bir ezanın okunduğunu, dua okurken de ÇKP lideri Şi Çinping’in isminin (Çin Devlet Başkanı) neredeyse ilah olarak gösterecek seviyede kullanıldığını söyledi.
Tarihte Doğu Türkistan’ın 4 kez işgal edildiğini ve bu işgalin Orta Asya’yla beraber yaşandığını ifade eden Ekrem, Doğu Türkistan’ın düşmesi halinde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi Orta Asya ülkelerinin Çin ile burun buruna kalacağına dikkat çekti.
Çeditçilik hareketinin bunu başarmaya çalıştığını ve Gaspıralı’nın düşüncelerinin Türklüğü hedef alan hegemonyacı güçlerin en büyük panzehiri olduğunu hatırlatan Ekrem, Türk dünyasında bir dönem İsmail Bey Gaspıralı’nun bunu başardığını ifade etti.
Bugün yeniden bir fikir yaratmanın, dünya ile yarışacak bir fikrin ortaya atılması gerektiğini söyleyen Ekrem, bu atılımın tam zamanı olduğunu belirtti. Program Doğu Türkistan’daki kamplar ve zulüm gören Uygur Türkleri ile bölge jeopolitiği hakkında sorularla devam etti.
Programın kapanışında Ekrem’e katılımı için fotoğraflardan oluşan Berkant Çolak’ın hazırladığı “Kırım Tatar Türkleri’nde Kayıp Zamanlar” adlı kitap hediye edildi.
Kaynak: QHA