-DÜNYA KIRIM TATAR KONGRESİ’NİN MÜRACAATI-
BÜTÜN İNSANLIĞA;
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLATI’NA;
İNSAN HAKLARINA, HUKUK ve DEMOKRASİNİN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAYGILI
BÜTÜN DÜNYA DEVLETLERİNE;
MİLLETLER VE DEVLETLER TARAFINDAN KURULAN BİRLİKLERE;
MİLLETLERARASI VE MİLLÎ KURULUŞLARA
Vatanımız Kırım’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde diasporada yaşayan Kırım Tatarlarını temsil eden 184 Kırım Tatar sivil toplum kuruluşu 1-2 Ağustos 2015 tarihinde Ankara’da toplanarak, millî özyönetim organları Kırım Tatar Millî Kurultayı ve Kırım Tatar Millî Meclisi’ne destek olmak ve işgal altındaki Vatanımızda susturulmak istenen milletimizin sesini dünyaya duyurabilmek üzere milletlerarası sivil toplum kuruluşu niteliğinde “Dünya Kırım Tatar Kongresi”ni kurmuştur.
Kırım 1783 yılında Rusya tarafından işgal edilerek, bin yılı aşkın bir süredir orada yaşamakta olan Kırım Tatarlarının tarihî devleti Kırım Hanlığı ortadan kaldırıldı. Bu tarihten itibaren Rusya Devleti Kırım Tatarlarının Kırım’ı terk etmesi ve yerlerine Rus ahalinin iskânı için sistematik baskılar uygulamaya başladı. Neticede, XIX. ve XX. yüzyıllar içinde bir buçuk milyondan fazla Kırım Tatarı vatanlarını terk etmeye mecbur edildi. Sovyetler Birliği ise Kırım’da kalan Kırım Tatarlarının bütün aydın sınıfını ve maddî kültür varlıklarını mahvetmekle kalmayıp, 18 Mayıs 1944’te Kırım Tatarlarını topyekün vatanlarından sürdü. Feci şartlar altındaki ve soykırım mahiyetindeki bu sürgüne maruz kalan Kırım Tatarlarının yarıya yakını hayatını kaybetti. Müteakip yıllarda Sovyetler Birliği bu insanlık suçunun neticelerini ortadan kaldırmak ve faillerini cezalandırmak şöyle dursun, Kırım Tatarlarının Kırım’a geri dönememeleri ve sürgün yerlerinde eriyip gitmeleri için her yolu denedi.
Çarlık Rusyası’nın ve Sovyetler Birliği’nin mirasına istekle sahip çıkan ve onların emperyalist emellerini daha da ileri götürmeyi gaye edinen bugünkü Rusya Federasyonu ise Şubat 2014’te bütün milletlerarası hukuk kaidelerini ve insan haklarını hiçe sayarak Kırım’ı işgal etti. O günden bugüne kadar Rusya Kırım’da Kırım Tatarlarının en temel hürriyetlerini yok saymak, onları Kırım dışına göçe zorlamak, sindirmek, hızla asimile etmek ve bunlara direnenleri de öldürmek, sürgün etmek ve hapse atmak dahil her türlü baskıyı uygulamak doğrultusunda sistematik bir politika izlemektedir.
Bu gerçekler karşısında Dünya Kırım Tatar Kongresi ve onun kurucu üyeleri,
1- 1783’den bugüne kadar Rusya İmparatorluğu ile onun varisleri olan Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu tarafından Kırım Tatarlarını yok etmek kastıyla işlenen bütün suçların insanlık suçu kapsamında yargılanarak, soykırım olarak kabulünü,
2- Kırım’ı işgal eden ve Kırım Tatarlarına yönelik baskı ve zulüm eylemine aralıksız olarak devam eden Rusya Federasyonu’nun ve bu devletin işlediği suçlarda görev alan memurlarının Milletlerarası Adalet Divanı’nda ve Milletlerarası Ceza Mahkemesi’nde yargılanarak cezalandırılmasını,
3- Kırım Tatarlarını bir millet olarak yok etmeye, onları vatanlarından sürmeye, hürriyetlerini ortadan kaldırmaya, can ve mal güvenliklerini ihlâle yönelik işlenmekte olan bütün fiillerin derhal durdurulması ve Kırım Tatarlarının zararlarının tazminini,
4- Rusya Federasyonu’nun Kırım’daki hukuk dışı ve barbarca işgaline derhal son verilmesi için gerekli bütün tedbirlerin hayata geçirilmesini,
İnsan haklarına saygılı, hukuka ve demokrasinin üstünlüğüne inanan insanlıktan ve onun inşa ettiği kurum ve kuruluşlardan talep eder.
Dünya Kırım Tatar Kongresi, ayrıca;
Şubat 2014’te Rusya Federasyonu’nun Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 1994 Budapeşte Memorandumu, dünya barışının ve insanlık şerefinin koruma altına alındığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere bütün milletlerarası sözleşmeleri çiğneyerek gerçekleştirdiği işgal eylemini barbarlık olarak niteleyerek;
1- Kırım Tatarlarına karşı iki buçuk asırdır işlenmekte olan insanlık suçunun failinin bugün de aynı suçu işleme kasıt ve kararlılığında olduğunun ispat edildiğini,
2- İşgalden bugüne kadar geçen bir buçuk yıllık zaman içinde yirmiden fazla Kırım Tatarının işgalciler tarafından kaçırıldığını ve bunlardan üçünün işkence ile öldürüldüğünü gösteren cesetlerine ulaşılabildiğini,
3- İşgale karşı demokratik eylemlerle tepkilerini dile getiren yüzlerce Kırım Tatarının yasadışı olarak gözaltına alındığını, para cezaları ile yıldırılmaya çalışıldığını, yasadışı ev aramaları, gözaltı ve sorgulamaların sistemli bir şekilde devam ettiğini,
4- Tamamen barışçı metotları kullanan Kırım Tatar toplum liderlerine Kırım’a giriş yasağı getirildiğini ve böylelikle Kırım Tatar halkının kendisini ifade hürriyetinin elinden alındığını,
5- İşgale karşı tepkilerini dile getiren Kırım Tatar Millî Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz’ün, Ali Asanov’un ve Mustafa Degermenci’nin aylardır tutuklu olmasının ifade özgürlüğünün çiğnenmesinin bir başka örneği olduğunu,
6- Kırım Tatarlarının özyönetim organı olan Kırım Tatar Millî Meclisi’nin varlıklarının gasp edildiğini,
7- Kırım Tatarlarına ait basın yayın organları ve medya kuruluşlarına lisans verilmemesinin basın ve ifade özgürlüğünün çiğnenmesine en önemli delil olduğunu,
8- Kırım Tatarlarına yönelik işten çıkarma, iş yeri kapatma ve benzeri ekonomik ve sosyal baskıların artarak devam etmekte olduğunu,
9- Kırım Tatarlarına ait bütün kültürel, insanî, millî ve dinî kurum, kuruluş ve tesislerin yoğun baskı ve tehdit altında olduğunu,
10- İşgalden bu yana 15.000 Kırım Tatarının vatanlarından ayrılarak mülteci konumuna düşmesinin hayat hakkına tecavüz olduğunu,
Çeşitli milletlerarası kuruluşların ve heyetlerin raporları ile birlikte işgalcilerin ve işbirlikçilerinin yargılanmalarına delil teşkil etmek üzere beyan eder.
Bu tarihî ve güncel gerçeklikler ışığında Dünya Kırım Tatar Kongresi;
1- Kırım Tatarlarının Kırım’ın yerli, tarihî ve aslî halkı olarak kabulü ve Kırım Tatar halkının ve onların yegâne vatanı olan Kırım’ın kaderinin belirlenmesi hakkının dünyada yaşayan bütün Kırım Tatarlarına ait olduğunun ve bu hususlarda Kırım Tatar halkının iradesine aykırı hiçbir karar ve eylemin tanınmayacağının bilinmesi,
2- Rusya Federasyonu’nun Kırım’daki hukuk dışı işgalinin derhal sona erdirilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün tekrar tesis edilmesi konusunda gereken bütün tedbirlerin derhal hayata geçirilmesi,
3- Kırım’daki işgal bilfiil sona erdirilene kadar Rusya Federasyonu ile yapılacak her türlü milletlerarası müzakerede Kırım’ın işgalden kurtarılması konusunun kesinlikle gündem dışı bırakılmaması,
4- İki yüzyıldan fazla bir süredir maruz kaldığı insanlık suçları sonucunda yok olmanın eşiğine gelen Kırım Tatar dilinin, kültürünün ve millî varlığının yeniden yaşatılması için destek olunması,
Hususlarında insanlığa ve insanlık tarafından kurulmuş bütün kuruluşlara müracaat eder.
Dünya Kırım Tatar Kongresi, Kırım Tatar halkının yegâne meşru temsilcileri olan hür şartlarda ve demokratik olarak seçilmiş Kırım Tatar Millî Kurultayı ve Kırım Tatar Millî Meclisi’nin ayrılmaz bir destekçisi olarak, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, demokrasinin vazgeçilmezliği, barışçılık ve çatışmasızlık ilkelerinden asla taviz vermeksizin bu müracaatnamede yer alan gayelerin hayata geçirilmesi, dünya barışı ve insanlığın refahı için mücadele edecektir.
THE APPEAL OF THE WORLD CRIMEAN TATAR CONGRESS
TO THE WORLD COMMUNITY,
TO THE UNITED NATIONS ORGANISATION,
TO THE STATES, INTERNATIONAL ORGANISATIONS AND INSTITUTIONS
WHICH RESPECT HUMAN RIGHTS, RULE OF LAW AND DEMOCRATIC VALUES
speaking for the Crimean Tatar people both residing in the homeland and in the diaspora in various countries of the world came together on 1-2 August, 2015, in Ankara, constituting the “World Crimean Tatar Congress”. This platform serves as an international non-governmental organisation to support the Crimean Tatar National Congress (Qurultay) and the Crimean Tatar National Assembly (Meclis) which will aid us in raising our voice that is attempted to be suppressed in our homeland.
The very first occupation of Russia was conducted by the Tsarist Russia in 1783 resulting in the complete annihilation of the Crimean Tatar State that existed there for roughly a millennia. Subsequently, the Russian state systematically forced the Crimean Tatars to leave Crimea for the purpose of replacing them with Russian settlers. Consequently, more than one and a half million Crimean Tatars were forced to leave their homeland. The Soviet Union, the successor to the Tsarist Russia, not only destroyed the whole intellectual class and the cultural monuments of the Crimean Tatars, but also deported them en masse from their homeland on 18 May, 1944. This genocidal act took place under horrible conditions and issuing the demise of a vast majority of the deportees, more than half of the deportees could not survive harsh conditions. During the following decades, the Soviet Union, let alone rehabilitating the Crimean Tatars and punish the perpetrators of this crime against humanity, tried all methods to prevent the return of the Crimean Tatars and to accelerate their assimilation at the places of exile.
The Russian Federation, who proudly and eagerly upholds the legacy of both the Tsarist Russia and the Soviet Union, and who even aims to go further in realising the imperialist goals of its predecessors, invaded the Crimea on 27 February 2014, in clear violation of the international law and human rights. Since then, Russia followed a systematic policy to suppress the basic freedoms of the Crimean Tatars, forcing them to emigrate from the Crimea, terrorising them, and ensuring their rapid assimilation through the deprivation of their national education and freedom of speech. Putin’s satraps in the Crimea also use all possible means against the individuals who opposed the Russian rule including police intimidation, deportation, imprisonment, and even murder. In view of these, the World Crimean Tatar Congress and its founding members, demand from the world community and the international institutions and organisations which uphold the principles of human rights, and democratic values and the rule of law,
-
To prosecute all the crimes perpetrated with the intention of destroying the Crimean Tatars since 1783 by the Russian Empire, the Soviet Union, and their successor, Russian Federation within the framework of crimes against humanity and to consider them as genocide,
-
To prosecute the Russian Federation, together with all its officials and accomplices who partook in the crimes, for invading the Crimea and oppressing and persecuting the Crimean Tatars, at the International Court of Justice,
-
Immediate cessation of all the acts of the Russian Federation and its agencies in the Crimea that aim at the demolition of the Crimean Tatar nationhood, including persecution, harassment and deportation of individuals from their homeland, abolishing their freedoms, and violating their rights to life and property; and to compensate the losses of the Crimean Tatars,
-
To implement all measures to end the lawless and outrageous occupation in the Crimea immediately.
The World Crimean Tatar Congress, in addition,
Characterises the occupation by the Russian Federation as barbarism, since this act violated all the international agreements, first and foremost the United Nations Treaty, 1994 Budapest Memorandum, the Universal Declaration of Human Rights and the European Convention of Human Rights.
The World Crimean Tatar Congress states the following facts, supported by the reports of the international organisations, as grounds for the prosecution of the aggressors and their collaborators:
-
It is proven that the aggressor in the Crimea has the same intent and determination to commit the crimes against humanity towards the Crimean Tatars as its avowed predecessors had done in the last two-and-a-half centuries.
-
Since the occupation of the Crimea, more than twenty people of Crimean Tatar origin were kidnapped by the aggressors. Three of them were found to be tortured to death.
-
The leading personalities of the Crimean Tatar people, recognised for their support towards amicable methods, including the eminent human rights defender Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu (Cemilev) and the Chairman of the Crimean Tatar National Assembly Refat Çubar, were banned from entry to the Crimea.
-
Hundreds of Crimean Tatars demonstrating their rightful objections towards the occupation through democratic means have been taken into custody, heavily fined. Illegal house-searches, intimidations, and interrogations have continued since then.
-
As another example of the infringement of the Crimean Tatars’ freedom of expression, Ahtem Çiygöz, the deputy head of the Crimean Tatar National Assembly (Meclis), was arrested and is still in prison, with charges of protesting against the Russian occupation of the Crimea before the Russian occupation had taken place.
-
The property of the Crimean Tatar National Assembly (Meclis), was illegally seized by the occupational regime.
-
As a case of blatant violation of the freedom of expression, virtually all the printed press, television, and radio companies belonging to the Crimean Tatar community were denied licen es, thereby effectively silenci
- Gösterim: 2228