SUBAŞI (KÖYÜ) BELDESİ
Kırım Tatarları, Kırım Hanlığı içerisinde yaşayan bir Türk boyudur.
1400’lü yıllarda Cengiz Hanın soyundan gelen Giray Hanedanı tarafından kurulmuş uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğunun en yakın müttefiki olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması ile Kırım Hanlığı da zayıflamış ve en nihayet 1783 yılında Kırım Rus Çarlığı tarafından işgal edilerek yerli halk Kırım Tatarları göçe zorlanmıştır. Özellikle 93 Harbi olarak adlandırılan Osmanlı-Rus harbinden sonra göç hızlanmış ve o dönem gene Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan Dobruca bölgesine yerleşmişler bölgenin de Türk hâkimiyetinden çıkması üzerine yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetine gelip yerleşmişlerdir.
Değişik yıllarda gelen bu Kırım Tatarları modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucu unsurlarından birisi olmuştur. Bu kitle modern Türkiye’nin kuruluşunda yapı taşı olmuştur. Hilal-i Ahmer’in (Kızılay) kuruluşundan tutunda pek çok üniversitenin kuruluşunda Kırım kökenli bilim adamları canla başla çalışmışlardır. Çanakkale’de, Yemen’de savaşmış şehit olmuş yüzlerce Kırım doğumlu vatandaşımız vardır. Şu an yaşamakta olan Allah uzun ömürler versin en yaşlı İstiklal Savaşı gazisi Yakup Satar Eskişehir’de yaşayan Kırım-Akmescit doğumlu bir gazimizdir. Modern Türkiye’nin bir yüzü Kırım Tatar yüzüdür. Mart ayı içerisinde TRT’de yayınlanan Ermeni iddiaları üzerine hazırlanmış bir programda arka arkaya çıkan tarihçilerden Prof.Dr. Halil İnalcık, Prof.Dr. Kemal Karpat ve Prof.Dr. İlber Ortaylı Ermeni iddialarına karşı Türk tezlerini anlatmışlardır. Bu üç profesörde Kırım Tatar kökenlidir. Gene kendi alanında başarılı bilim adamlarından Şener Üşümezsoy, Cevat Geray, Kadir Cangızbay, Mehmet Ali Kılıçbay, Necip Hablemitoğlu, Arman Kırım gibi akademisyenler Kırım Tatar kökenlidir. Türk sineması dediğimiz zaman ilk akla gelen isimlerden bir tanesi hiç şüphesiz Cüneyt Arkın yani Tatarca adıyla Fahrettin Cüreklibatur değilmidir. Gene kendi alanında ekol olmuş Orhan Gencebay bir Kırım Tatarıdır. Müzik alanında Esin Engin, Gürer Aykal, Emel Müftüoğlu, Erol Büyükburç, Erol Evgin, Nesrin Sipahi, Yıldız Ayhan, Nilüfer ilk anda aklımıza gelen Kırım Tatar müzisyenlerdir. Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Cengiz Dağcı, Aziz Nesin, Çetin Altan, Nermin Bezmen Kırım Tatar kökenli yazarlardır. Emekli general Faik Türün’den tutunda siyasette Ahmed İhsan Kırımlı, Cemal Büyükbaş, Hasan Polatkan’dan, Ali Dinçer’den, Korel Göymen’e kadar uzanan yelpazede pek çok Kırım Tatarını saymak mümkündür. İş dünyasında STFA dan Ülker Grubuna kadar başarılı sanayicilerimiz vardır. Futbol dünyasında ise İlhan Mansız’ı anmadan geçmek haksızlık olacaktır. Hepsini saymaya kalktığımız zaman ise sayfalarımız buna yetmez.
İşte bu yazı bu kaderi paylaşan insanların göç hikâyesinin çok küçük bir parçasıdır.
1935 yılının sonbahar mevsiminde Nazım Vapuruyla gün batımında Köstence’den yola çıkan göçmenler ertesi sabah İstanbul boğazını geçmişler. Vapur ilk olarak Tuzla limanında mola vererek vapurdakilerin hamamda yıkanmaları sağlanmış. Köstence limanından Nazım ve Cumhuriyet Vapuru ile anlaşmalı gelen göçmenler Türkiye’nin değişik yörelerine iskan edilmişler. Tuzla limanından sonra Derince limanına indirilen göçmenlere bir miktar erzak verilmiş. Bu erzak içerisinde bulgur olduğunu gören Babaannem Ferişte Aytar bizi “şipşe yerine salganlar dep cılagan-Bizi civciv yerine koydular diye ağlamış.” Kırım Tatar yemek kültüründe bulgur olmayıp bulgur daha çok kümes hayvanlarının yavrularına verilirmiş. Bir kış İzmit-Kullarda kaldıktan sonra Yarımca, Tütünçiftlik, Karamürsel-Karadere ve en nihayet Subaşı köyüne gelip yerleşmişler. Subaşı’nda kerpiç keserek kendi evlerini yapmışlar. Şu an köyün bulunduğu yerin daha aşağısına yerleştirilmesi düşünülen köylüler yoğun sıtmadan dolayı nispeten daha yüksek olan şimdiki alana yerleşmişler. Romanya’dan gelirken yanlarında at arabası, fayton, bir çift at, süt ineği ve 5-10 koyun, duvar saati, dikiş makinası Kafkas kuşağı, bir araba bakır eşya getirmişler.
Subaşı Köyü karışık iskan edilmiş bir köy. Köye 51 hane Kırım Tatarı ve 100 hane’de Bulgaristan’dan gelmiş alevi Türkmen yerleştirilmiş. 1935 yılındaki bu iskandan sonra 1940 yılında gene Bulgaristan’ın Totrakan bölgesinden az sayıda Sünni Türkmen getirilerek yerleştirilmiş. Köy 3 mahalleye bölünerek aşağı, orta ve yukarı mahalle olarak isimlendirilmiş. Alevi Türkmenler daha çok aşağı ve orta mahallede Kırım Tatar ve Sünni Türkmenler orta ve yukarı mahallelere yerleşmişler. Kırım Tatarlarının çoğu sonraki yıllarda çalışmak üzere İstanbul Şehremini, Fındıkzade, Fatih civarlarına gitmişler. Birkaç hanede İzmit ve Karamürsel’e yerleşmişler.
Köye ilk gelen Kırım Tatar göçmenler ağırlıklı olarak Köstence’nin iki köyünden Musurat ve Şaman’dan gelmişler. Bu göçmenlerden dedem Tevfik Aytar ve babası Derviş Aytar (Musurat), Babaannem Ferişte Aytar (Şaman), Hamdi-Hamza Can babaları Yakup Can (Musurat), Selahattin Gülşen babası Hanefi (Musurat), Yusuf Topal (Musurat), Bahattin Olca babası Menali (Musurat), Ferhat-Murat-Kartbabay Onat babası Mematulla (Musurat), Seyfettin Soydan babası Hüseyin (Musurat), İsa-Müslüm Batır amcası Musa (Musurat), Rüstem babası Mustafa Hoca (Musurat), İdris Akay (Musurat), Emrulla Akay (Musurat), Nasrulla Akay (Musurat), Seyit Demircan babası Mustafa (Musurat), Nail Ayaz babası Abdurahman (Şaman), Hacı Veli Eke (Şaman), Ömrübek Eke babası Abdurrahman (Şaman), Veli Birgül (Taşpınar), Nusret Bol (Azaplar), Yaşar Aybar babası Hayrettin (Şaman), Ziyattin Aybar (Şaman), Rıdvan Aybar (Şaman), İsmet Eke babası Abtulla (Şaman), Rasim Keskin (Şaman), Cebbar Akay (Şaman), Niyazi Aga (Şaman), Şükrü Aga (Şaman), Borahmet (Şaman).
Toy adetleri (Düğün adetleri): Toy (düğün) Perşembe günü kave (kahve) tüyme (döğme) ile başlıyor. Çarşamba günü atla kave tüymege çağırılma bir bakıma toyun duyurulması ilanı gibi düşünülebilir. Perşembe günü katlama-şilter (bir tür hamur işi) yapıp toy sahibine götürülür. Cuma gün yemek veriliyor. Cumartesi günü başlayan toy (düğün) Pazar sabaha kadar sürüyor. Pazar günü kıyev (damat) traşı yapılıyor mum tutan iki çocuk nezaretinde. Pazar günü gelin alma ve kıyev kapama (damat kapama-gerdek) oluyor.
Arife günleri ölüye kurban kesilir ve Ramazanda atla gezerek sahurdan evvel yiyecek ve çevre alınırmış. Atlılar çın (mane) söyleyerek isteklerini isterlermiş.
Ölülere 40’ıncı gece mevlüd okunuyor. 40’ına kadar her gün sabah namazından önce 40 Yasin okunuyor. 52’sinde dua 100’ünde dua ve hatim indiriliyor. Gene 100’ünde dua ve senesinde dua hatim indiriliyor. Ölü yıkanan yere gece sabaha kadar 2 mum yakılıyor. Cenaze gömüldüğü gün toprak mevlüdü yapılıp helva ve ulkum (hamur işi) yapılıyor. İlk 7 gün tebareke 37 ‘sine kadar yas tutuluyor.
Kandillerde de ulkum (hamur işi) yapılıp konu komşuya dağıtılıyor. İmam nikahı 2 şahitle yapılıyor.
Yemek kültürü hamur işi ağırlıklı çibörek, köbete, lakşa, tabakbörek, kaşıkbörek, alişke, sarburma, kırde-cantık, tavaulkum, kıygaşa, katlama, baklava, botka, sorpa en fazla yapılan Kırım Tatar yemekleridir.
Tatar güreşi de denen Kuşak güreşi (bir tür grekoromen güreş, bele bağlanan bir kemerden tutularak rakip yıkılmaya çalışılır) yapılıyormuş en iyiler Hayrettin Akay, Kerim Akay (Sevindik), Müslüm Akay ve Hüseyin Akay.
At yarıştırılırmış. Düğünlerde İstanbul’dan Romanya davulcuları denen bir ekip gelip Tatar havaları çalarlarmış. 1936 yılında soyadı alınmış.
Perişte Totay (Ferişte Teyze) Kuran öğretme hocalık, terzilik (o dönemde meşhur şeker çuvalından pantolon dikermiş), kurşun dökme, boğaz çekme gibi şeyler, Ava amine (Hava haminne) toy (düğün) yemekçisi, Elmas Kartiy (Yaşlı kadın-nine) Ebelik, Meryem teyze ve Latipettay (Latife Teyze) yorgan dikme, Aliyettay (Aliye Teyze) kulak delme işlerini yaparmış.
Giyim kuşamda kadınlar entari, peştamal, çember, marama (baş örtüsü) giyer altın ve inci takı takarlarmış. Erkekler şalvar, kuşak, gömlek ve kışında ton (kürklü deri kaban palto) giyerlermiş. Kahve ve tütün hem erkek hem de yaşlı kadınlarda kullanılırmış. 6 Mayıs Kıdırlez (Hıdrellez) olarak kutlanıyor. Kıdırlezde (Hıdrellez) Kalakay (Yuvarlak yağlı üzümlü ekmek) ve kuzu sorpası (bir tür parça etli çorba) yapılırmış. Kalakay tıgırtılır (yuvarlanır) ve düştüğü yüze göre o senenin bereketli olup olmayacağına karar verilirmiş. Köy halkında Kırım Tatar lehçe farklılığı yok. Eğitim düzeyi yüksek okuma yazma bilmeyen yok genel geçim kaynakları ziraat ve sanayi kuruluşları. Köyün ilk öğretmenleri Kırım Tatarı Hasan Eğitmen (Özcan), gene Ömrübek (Ömer) Eke okulun uzun yıllar müdürlüğünü ve Nuri Topal’da öğretmenliğini yaptılar. Cami hocası olarak İlyas Hoca, Ziyattin Hoca (Aybar) Hayrettin (Aydın Akay) abisi, Eyüp Hoca (Kilik) hocalık yapmışlar.1950 yıllarından sonra devlet resmi imam göndermiş.
Köyün camisi 1944 yılında, okul ise 1936-1937 öğretim yılında açılmış. 1953 yılında su 1960 yılında elektrik gelmiş. Sağlık ocağı 1980 yılında açılmış.
Köy halkının farklı kökenlerinden dolayı uzun yıllar ilişkiler çok yakın (örneğin karışık evlilik gibi) olmamakla birlikte problemli de olmamıştır. Son derece modern ve seviyeli bir görüntü arz eden Subaşı beldesi halkı uyum içinde yaşamaktadırlar. Subaşında da bütün Kırım Tatar diasporasın da olduğu gibi Kırım bilinci fazla gelişmemiş daha çok Tatar kimliği ön plana çıkmıştır. Romanya ile bağlar devam etmiş yakın zamanlarda Türkiye’ye gelindiği için hemen hemen her ailenin Romanya’da akrabaları bulunmaktadır. Yaşlılar haricinde gençler arasında Kırım Tatarcasını anlamakla birlikte maalesef konuşana rastlanmamaktadır.