Av.Namık Kemal Bayar
Dünya, 27 Şubat 2014 sabahına büyük bir şaşkınlık ile uyandı. Nereden geldiği bilinmeyen (!) yeşil giyen adamlar o sabah Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin bütün askeri, idari ve siyasi kurumlarını işgal etmişti. Yeşil renkli üniformalarında hiçbir belirleyici iz ya da işaret olmayan ağır silahlarla donatılmış bu adamlar yine bütün dünyayı şaşırtan bir şekilde tek bir kurşun dahi atmadan bağımsız ve tanınmış Ukrayna’ya ait bir kara parçasını birkaç saat içinde ele geçirdiler.
Sonrası ise herkes tarafından basın yayın organlarından takip edilen senaryonun ikinci perdesinden müteşekkil tiyatro oyunuydu. Yeşil giyen adamların arkasına sığınan yerel siyasetçilerin kuzeydeki başkentte tezgahlanan referandum komedisi ve bütün dünyanın dikkat kesilerek dinlediği, Il.Soğuk Savaş’ın ilanı şeklinde özetlenebilecek Kremlin konuşması ile de üçüncü perde kapanmış oldu. Görünen o ki sahne var olduğu sürece bu tiyatro devam edecek.
Neo yani Yeni Rus devrimi olarak adlandırılan bu tiyatro oyununun baş senaristi Moskova Üniversitesi’nden Alexander Dugin’e göre “Neo Rus Devrimi’nin sınırları Lizbon’da bitiyor.”
Pek çoğumuz için bir hayal olarak nitelendirilebilecek bu sınır Dugin ve onun takipçileri tarafından hiç de hayal olarak görülmüyor.
Aslında, Gürcistan Savaşı’ndan bu yana uluslar arası alanda pek çok uzman tarafından etüd edilerek hakkında analizler yayınlanan yeni Rus dış politikasının detayları ve arka planda işleyen çarkları incelendiğinde, Putin’in Rusya Devlet Başkanı olmasından sonra uygulamaya koyduğu ekonomik ve siyasi politikaların arkasında Dugin’in Neo-Rus Devrimi idealinin yattığı görülüyor.
Sovyetler Birliğinin dağılmasından günümüze kadar gelişen Rus siyasi tarihine bakıldığında; birinci Çeçen Savaşı’ndan neredeyse mağlup ayrılan Rusya’nın Putin’in iktidara gelmesinden sonra Yeltsin ve ekibinin uyguladığı ekonomik ve siyasi programı tamamen terk ederek, Rusya’nın yeniden dizaynını sağladığı; ikinci Çeçen Savaşı ve Gürcistan Savaşı ile Rus halkının özgüvenini yeniden sağladığı bir süreç göze çarpan toplumsal ve siyasi gelişmelerdir.
Bu, savaşlarda elde edilen kazanımların yanı sıra ekonomik alanda gaz ve petrol gibi doğal kaynakların sağladığı büyük finansman ile gelen ekonomik kalkınma Rusya’nın Sovyetlerin dağılması ile kaybettiği özgüvenini yeniden sağlamasına sebebiyet vermiştir. Putin politikaları ile yeniden kurulan bu özgüven, Rusya’nın tarihi amaç ve çıkarlarını elde etme gayesi uğruna tekrar mücadele etme hırs ve şevkini de bu defa daha arzulu bir şekilde ortaya çıkarmıştır.
Köklerini, Korkunç Ivan döneminden yani XV.-XVI. asırlardan alan ve nihayet Deli Petro zamanında esaslarını netleştiren Rus emperyalizminin ana karakteri Rusya anakarası etrafında ona tampon olacak uydu devletler ve milletlerden oluşan bir modeli benimser.
Çarlık Rusyası zamanında Balkanlar ve Orta Asya’da Rusya destekli olarak kurulan devletler bu modelin ilk örnekleri olmuştur. Ancak, Rus modelinin en önemli örneği Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı döneminde görülmüştür. Rus emperyalizmi, Sovyetler Birliği içinde Rus anakarası etrafında 15 yapay devlet kurdurarak içsel çemberi; Varşova Paktı’na dahil Polonya, Romanya, Macaristan, Çekoslavakya, Doğu Almanya gibi ülkelerle de dışsal çemberini kurarak beş asırda oluşturduğu modeli hayata geçirmiştir.
Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasıyla dağılan bu çemberler nedeni ile Rusya anakarası modelin tanımladığı yaşamsal tehditle asırlar sonra da olsa baş başa kalmıştır. Ya da Rus yöneticilerinin tehdit algısı bu şekildedir.
Rusların tarihlerinden kaynaklanan bu tehdit algıları karşısında Dugin ve ekibinin Putin Rusya’sına ideolojik temel olarak kabul ettirdiği anlaşılan Neo Rus Devriminin bugüne kadar hayata geçirilen ve bundan böyle ilerlenecek hedefleri esasen bizde bilinen adları ile Korkunç Ivan ve Deli Petro’nun karakterize ettiği Rus emperyalizmi ile aynı mantık, algı ve siyasete dayanmaktadır.
Neo Rus devrimi ideolojisi çerçevesinde Rusya, içsel çember ya da yakın bölge olarak gördüğü topraklarda, yani bugünkü Ukrayna, Beyaz Rusya, Baltık ülkeleri, kuzey ve güney Kafkasya’da askeri ve siyasi varlığını azami ölçüde arttıracak; bunu sağlamak için eline geçen hiçbir fırsatı kaçırmayacak ve bu uğurda her türlü mücadelesini verecektir.
Neo Rus Devrimi’nin dışsal çemberi ise Dugin’e göre Lizbon’a kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Yeni Rus politikası, ABD yanı sıra Avrupa Birliği’ni de tehdit algısı içine almıştır. Rusya’nın kendi anakarasını güvende hissedebilmesi Dugin’e göre bütün Avrasya’nın kontrol edilmesi ile mümkündür. Bunun için ise bu muazzam coğrafyada yaşayan tüm tehdit unsurlarının bertaraf edilmesi ve Moskova’nın kontrolüne geçmesi şarttır.
Karşısında ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi büyük oyuncular ve bu büyük oyuncuların kurduğu Avrupa Birliği gibi yapı varken Rusya’nın bunu başarabilmesi elbette bugün için neredeyse mümkün değildir. Ancak, Rus emperyalizmi de vazgeçilecek bir ideal değildir.
Neo Rus devrimcileri, bu handikaptan kurtulmanın yolunu öncelikle Avrupa Birliği’ni ortadan kaldırmakta aramaktadır. Bunun için de doğal müttefikleri Birlik üyesi ülkeler içinde bulunan aşırı sağcı, Avrupa Birliği karşıtı unsurlarla işbirliğini geliştirmekteler.
Uluslar arası yayınlar ve analizler, Neo Rus devrimcileri ile Avrupa’daki aşırı sağ partiler ve oluşumlar arasında gelişen ilişkiler ağına son zamanlarda oldukça dikkat çeker oldular.
Avrupa’ da aşırı sağcı, İslam ve yabancı düşmanlığı görüşleri ile ünlenen bu oluşumlarla Putin yönetimi arasındaki sıcak ilişkiler Kırım’ın işgalinden sonra çok daha fazla gündeme geldi. Ukrayna’nın Donbas ve Luhansk şehirlerinde ayrılıkçı teröristlerin düzenlediği seçimlere ve Kırım’daki referanduma sözde bağımsız gözlemci olarak katılan Avrupalılara bakıldığında bu ilişkinin ne kadar dikkate değer olduğu da görülecektir.
Fransa’da Marie Le Pen’in önderliğindeki National Front (milli cephe), Bulgaristan’da Ataka, İtalya’da Alessandro Musolino önderliğinde Forza Italia, Avusturya Özgürlük Partisi, Sırbistan İlerici Partisi, Sırbıstan Halk Cephesi, Stalinist Yunanistan Komünist Partisi, Macaristan’da En İyi Macaristan İçin ve Jobbik Partileri, Belçika’da faşist Vlaam Bloku, Çek Cumhuriyeti’nde Halk Demokrasi’si Partisi gibi siyasi parti ve oluşumların ortak özelliği Avrupa Birliği’ne karşıtlık yanı sıra aşırı milliyetçi, İslam ve yabancı karşıtlığı fikirlerini savunan partiler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tüm bu siyasi parti ve oluşumların bir diğer dikkat çekici ortak yanları ise Kırım, Donbas ve Luhansk’ta yapılan seçimlere yukarıda bahsedildiği şekilde bağımsız gözlemci göndererek Neo Rus Devrimi’nin işbirlikçiliğini yapmakta tereddüt etmemeleridir.
Avrupa’daki bu oluşumların, siyasi parti ve grupların Moskova’dan finansal kaynak bulmaları ise bu sıcak ilişkinin duygusal yönlerini de ortaya koymaktadır. Bazı haber kaynakları, Fransa’da Le Pen önderliğindeki National Front’a Moskova’dan yapılan iki milyon dolar tutarındaki ödemenin, Donbas ve Luhansk’a bu parti tarafından gönderilen gözlemcilerin masrafları karşılığında yapılan ödeme olduğuna dair açıklamalara kuşku ile bakmaktadır.
Macaristan’daki Jobbik partisinin seçimler sırasında Moskova’dan aldığı tespit edilen bağış ve yardımlar ise Avrupa Parlamentosu’nda mercek altına alınmıştır.
Görünen o ki; Neo Rus devrimi, devrimciler için hayalden çıkarak gerçeklik boyutuna doğru yol almakta ve Dugin’in belirlediği sınırlara emin adımlarla ilerlemektedir.