Tuncer Kalkay
Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saldırarak, 27 Şubat 2014 tarihinde Kırım Tatarlarının Vatanı Kırım’ı işgal eden, 16 Mart 2014 tarihinde düzenlediği düzmece ve sözde referandum ile Kırım’ı ilhak eden işgalciler; daha önce de defalarca yaptıkları gibi Kırım’ı Kırım Tatarsızlaştırmak için yarattıkları korku ile birlikte her türlü hile ve baskıyı kullanarak, işgallerini kabullendirmeye çalıştılar.
Aynı zihniyet tarafından 19. Yüzyıl boyunca vatanlarını terketmeye zorlanan Kırım Tatarları, kitleler halinde yüzyıl boyunca maruz bırakıldıkları zorunlu göçler ile Osmanlı Devletine sığınmak zorunda kalmıştı.
Her türlü baskıya rağmen vatanlarında kalabilen Kırım Tatarlarına karşı ise 20. Yüzyılın ortalarına kadar yok etme politikaları en vahşi şekilde uygulanmış, sürgünler, katliamlar, yaratılan suni açlıklar ile yüzbinlerce Kırım Tatarı yok edilmişti.
Nihayetinde; 70 yıl öncesinde, 18 Mayıs 1944 tarihinde, bir gece içerisinde, Kırım’da bulunan Kırım Tatarlarından birini dahi bırakmamacasına, Kırım Tatarlarının tamamı vatanlarından binlerce kilometre uzaklara sürgüne gönderilmiş, Sürgüne gönderilen 423 bin Kırım Tatarından 195 bini sürgün esnasında ve sürgünden sonraki aylarda maruz kaldıkları şartlara dayanamayarak hayatını kaybetmişti.
Halen hafızalarda yaşayan, 70 yıl önce Kırım Tatarlarına uygulanan sürgün, soykırıma dönüşmüş, Kırım Tatarlarının %46’sının hayatlarını sonlandırmakla kalınmamış, Kırım’daki Kırım Tatar medeniyetine ait her türlü iz yok edilmeye çalışılmış, okullar, camiler yıkılmış, Kırım Tatarlarına ait bütün belgeler, evraklar, kitaplar, arşivler yakılmış, mezarlıklar bile bozulmuş, bununla da kalınmamış Kırım Tatar yer adlarının tamamı değiştirilmişti. Sürgün sonrasında hayatta kalabilen Kırım Tatarları, Vatanlarından binlerce km uzakta her türlü olumsuzluklara rağmen hayatlarını idame ettirebilmiş, nefes almakta zorlanırken bile vatanlarını unutmamış, hiçbir zaman vazgeçmedikleri vatanlarına dönüş için on yıllarca müthiş bir mücadele vermişti.
İş te bu azim ve inanç ile Kırım Tatarları 1980’li yılların sonundan itibaren kimseden yardım almadan, kendi imkanları ile vatanlarına dönebilmeyi başarmışlardı. Kırım Tatarları, vatanlarında daha yeni yeni tutunmaya başlamış iken, sosyal, siyasi, kültürel haklarında çok da az olsa ilerleme sağlamış iken, milli haklarını daha yüksek sesle talep etmeye başlamış iken 70 yıl önce kendisini yok etmeye çalışan zihniyet ile yine karşı karşıya geldi.
Kırım Tatarları yüzyıllardır çok iyi tanıdığı bu zihniyetin vatanları Kırım’ı işgaline karşı çıktıkları gibi, yapılan sözde referandumu da hiçbir şekilde tanımadı. Bunun üzerine işgalciler, Kırım Tatarlarının efsanevi lideri Mustafa Kırımoğlu’na, ardından Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubar’a beş yıl süre ile Kırım’a giriş yasağı getirdiler. Kırım’da 14 Eylül 2014 tarihinde yapılan seçimlere katılmama kararı alan KTMM’yi seçimlerdeki katılım azlığının müsebbibi gören işgalciler önce KTMM’nin binasına baskın düzenlediler, ardından düzmece mahkemeler ile Meclis binasını mühürleyerek, Meclisin bütün mallarına el koydular. Camilere, medreselere, Kırım Tatar evlerine yapılan baskınların yanında, Kırım Tatar gençlerini de kaçırarak korku salmaya çalıştılar.
Kırım Tatarlarını Rusya vatandaşlığına geçmeye zorladılar, kamuda çalışan Kırım Tatarlarının çoğunu işlerinden çıkardılar, Rusya vatandaşlığına geçmeyen Kırım Tatarları ve daha önce Kırım’da kayıt yaptıramadan yaşamak zorunda kalan Kırım Tatarlarını Kırım’dan çıkarmak amacıyla yeni bir sürgün hazırlığına başladılar.
Kırım’ın işgalini meşrulaştırmak ve kabul ettirmek için her yolu deneyen işgalciler, özelikle Kırım Tatarlarına karşı en acımasız, en ilkel, en aşağılık yöntemleri uyguladılar.
Kırım Tatarlarının işgalin başında sergiledikleri tavırlarının ne kadar doğru olduğunu, işgalciler bugüne kadar yaptıkları uygulamaları ile doğruladılar. Ukrayna’nın egemenliğinden ve toprak bütünlüğünden yana ortaya koydukları Onurlu duruşları ile medeni dünyanın ilgi odağı oldular.
Kırımın işgalinin meşrulaştırılmasındaki engelin Kırım Tatarlarının iradesi ile ilişkili olduğunu düşünen işgalciler, bir yandan Kırım Tatarlarının meşru temsil organlarını yok etmek ya da etkisiz hale getirmeye çalışırken, diğer yandan kendileri tarafından oluşturdukları sözde Kırım Tatar kuruluşları ile Kırım Tatar Milli Kurultayını şekillendirmek ve Kırım Tatarlarının iradesini ele geçirmek amacıyla sinsi oyunlara başladılar.
Türkiye’den getirilerek Kırım’da Rusya tarafından ağırlanan, Kırım Tatar sıfatları ile tanıtılarak maşa olarak kullanılan bir avuç satın alınmışların, Kırım Tatarlarına yapılan soykırımın yalan olduğu ve Putin’i desteklediklerine yönelik aşağılık ve iğrenç açıklamalarını Putin’in Ankara ziyaretinden 1 gün önce Rusya’nın Sesi Radyosunda yayınladılar.
Bütün bu olanlara rağmen Kırım Tatarları yıllardan beri uyageldikleri demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü prensipleri çerçevesinde; Ukrayna’nın egemenliğinden ve toprak bütünlüğünden yana takındıkları tavırlarından, işgale karşı duruşlarından hiçbir zaman taviz vermemişlerdir. Aksini düşünmenin kendi varlığını inkar etmekle aynı anlama geleceğini ve işgalciler ile Kırım Tatarlarının ortak geleceklerinin olamayacağını çok iyi anlamaktadırlar.
Bu bağlamda; Kırım Tatarsız bir Kırım’ın olamayacağını ve Kırım Tatarlarının vatanlarından asla ve hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini idrak edemeyenlerin çabalarının sonuçsuz kalacağını herkesin çok iyi bilmesi gerekmektedir.