Tuncer Kalkay
Ukrayna’daki iç karışıklığı fırsat bilen Rusya, Kırım’da en ufak bir çatışma, en basit bir baskı, daha doğrusu en küçük bir gerekçe göstermesine yönelik bir durum yok iken, 27 Şubat 2014 tarih itibarı ile Kırım’ı işgale başladı. 27 Şubat’ta Kırım Parlamentosunun maskeli ve silahlı teröristlerce baskını ile başlayan işgali, 40 bin Rus askerinin silahlarının gölgesinde altında 16 Mart 2014 tarihinde yapılan sözde referandumumun ardından meşrulaştırılmaya çalışılarak Rusya Federasyonuna ilhak ettirildi.
Rusya, 1994 yılında yapılan Budapeşte Anlaşması ile garantörlüğünü yaptığı Ukrayna’yı bağımsızlığına da müdahele ederek topraklarını gasp ederken uluslararası hukuku ayaklar altına almış, Kırım’ın gerçek sahipleri olan Kırım Tatarlarının haklarını da hiçe saymıştı.
Özellikle Rusya destekli yaratılan karışıklara karşı otoritesini sağlayamayan Ukrayna, Kırım’da Rusya karşısında hiçbir varlık gösteremez iken, askeri birliklerinin tamamını da tahliye etmek zorunda kalmıştı.
Kırım Tatarları, Rusya’nın Kırım’ı işgaline ve sözde referanduma karşı onurlu duruşları ile Dünyaya seslerini duyurmayı başarabilmişlerdi. 18 Mayıs 1944 tarihinde Vatanları Kırım’dan sürgüne gönderilen ve soykırıma tabi tutulan Kırım Tatarları, Sovyetler Birliğinin dağılma süreci ile birlikte hiçbir ülkeden yardım almadan kitleler halinde vatanlarına dönmeyi başarmışlardı. Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından 1991 yılında Ukrayna’ya bağlı kalan Kırım’da, Rusya işgalinin başladığı 2014 yılına kadar, Kırım Tatarları her türlü olumsuzluklara rağmen örgütlenmiş, milli müesseselerini oluşturmuş, milli kimliklerini de koruyarak demokratik mücadeleleri çerçevesinde milli iradeleri ile birlikte önemli kazanımlarda elde edebilmişti.
Rusya, dünyanın ilgisini çekebilecek Kırım Tatarlarının yanında olduğunu gösterebilmek amacıyla, işgalin başlangıcından itibaren Kırım Tatarlarına pek çok vaatte bulunmuştu. Kırım Tatarlarına Sovyet rejimince uygulanan sürgünde Rusya dahi büyük paya sahip iken, bugüne kadar en ufak bir sorumluluk üstlenmemişti.
İşgal ile birlikte, Kırım Parlamentosunda %20 Kırım Tatar kotası, Başbakan Yardımcılığı, Bakan Yardımcılıkları yanında, Kırım Tatarca’nın resmi dil kabul edilmesi, Sürgünde yaşayan Kırım Tatarlarının Kırım’a getirilmesi gibi rüşvet olarak pek çok vaatte bulunulmuştu..
Kırım Tatarları 230 yıl boyunca edindiği tecrübe sonucu Rusya’nın rüşvet olarak sunduğu vaatlere hiçbir zaman itibar etmemiş, Ukrayna’nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı yapılan bu işgali hiçbir zaman tanımamıştı.
Zaman, Kırım Tatarlarının ne kadar haklı olduğunu çok da uzun sürmeden gösterdi. Rusya tarafından Kırım Tatar halkının milli kurumlarına ve liderlerine karşı itibarsızlaştırmak kampanyaları sistemli ve yoğun bir şekilde başlatıldı. Kırım Tatarlarının efsanevi lideri Mustafa A. Kırımoğlu Kırım’a sokulmadı. Halkının gözünden düştüğünü iddia ettikleri Mustafa A. Kırımoğlu’nu, Kırım’ın Kuzeyindeki sınırda karşılamaya 5 binden fazla Kırım Tatarı iştirak etti. Kırımoğlu’nun halkı ile kucaklaşmasını önlemek için tanklar ve helikopterlerle desteklenmiş tam teçhizatı Rus askerleri devreye girerek korku salmaya çalıştı. Gerek bu sınır kapısında gerekse Vatan Kırım’ın çeşitli şehirlerinde aynı anda Kırım Tatarlarının protesto gösterilerinin yoğunlaşması ile durumun gerginleşmesi sonucu, kan dökülmesini engellemek amacıyla Kırımoğlu, Kırım’a girmekten vazgeçti. Kırımoğlu’nu karşılamaya gidenlere para cezaları uygulandı, KTMM Başkanı Refat Çubar ve diğer idarecileri hakkında savcılık soruşturması başlatıldı, KTMM kapatılmakla tehdit edildi. KTMM azası Abduraman Egiz, Akmescit’te silahlı 30 kadar silahlı milisarafından tartaklandı, telefonda Kırım Tatarcasında konuştuğu için 14 yaşındaki bir çocuğa saldırıldı, 3 çocuk babası Renat Ametov öldürüldü, bazı Kırım Tatar evleri ve medreseleri basıldı. Her yıl Akmescit’te Lenin Meydanında yapılan Kırım Tatar Sürgün Mitingine izin verilmedi. Oysaki bu yılki miting Sürgünün 70. Yılı olması nedeniyle çok önemliydi. Diğer şehirlerde düzenlenen sürgün mitingleri ise helikopterlerle taciz edildi. Her yıl 26 Haziran tarihinde kutlanan Kırım Tatar Bayrak Gününün her yıl düzenlendiği yerde gerçekleştirilmesine müsaade edilmedi. Kırım Tatarlarına karşı yapılan haksızlıklar günbe gün artarak devam etti.
Rusya tarafından, Kırım Tatar halkınca dışlanmış bazı kişiler Kırım Tatar adları ile bazı resmi görevlere getirilirken, aynı şekilde halkının nezdinde en ufak bir itibarı olmayan, halkına karşı durmaktan utanmayan, bir avuç satın alınmış unsurlar gerek diasporada gerekse Kırım’da maşa olarak da kullanılarak Kırım Tatarlarının Rusya’nın işgalini tanıdığı gösterilmeye çalışıldı.
Bütün bu sinsi oyunlara, sindirmelere, baskılara, tehditlere, iftiralara, şantajlara rağmen Gerek Vatan Kırım’daki gerekse diasporadaki Kırım Tatarları ilkeli duruşlarından hiçbir zaman vazgeçmedi.
Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının gerçek temsilcileri sayılan Kırım Tatar dernekleri defalarca kez yayınladıkları deklarasyonlarında, Kırım’daki hukuk dışı işgali asla tanımadıklarını, tanımayacakları beyan etmiş, Kırım’ın yabancı işgal güçlerinden derhal arındırılması, Kırım Tatar halkının tarihi haklarının iadesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması dışındaki yaklaşımları kesinlikle kabul etmediklerini açıklamışlardır.
Sonuç olarak, Kırım Tatarlarının nerede durması gerektiği gayet açıktır.
Tuncer Kalkay